Kanlı Firar (1960)

Kitap : ? (Öykü)
.
Yazar : Metin Erksan
.
Film : Kanlı Firar – 1960
.
Yönetmen : Orhan Elmas
Senaryo : Orhan Elmas
.
Oyuncular : Ayhan Işık - Tahir Somyürek, Belgin Doruk - Türkan Akyel, Atıf Kaptan – Hakkı, Ahmet Tarık Tekçe, Salih Tozan - Türkan'ın Babası, Semih Sezerli - İstanbullu Avni, Hulusi Kentmen – Komiser, Sezer Tansuğ - Tatlı Nermin, Ülkü Erakalın - Otel Katibi, Ali Seyhan - Okmeydanlı Çamur Mehmet, Hakkı Haktan - Bekçi Mehmet, Asım Nipton – Tacizci, Faik Coşkun – Kuyumcu, Erol Taş – Bekçi, Reşit Çildam – Polis, Zeki Tüney
.
Konu :
Filmde aynı gün ‘tahliye olan’ üç mahkûmun (Tahir, Hakkı Abi, İstanbullu Avni) ama daha çok Tahir ve Türkan’ın yaşadıkları anlatılıyor.
Tahir, kız kardeşini kirletip ölümüne neden olan kişiyi vurduğu için 8 yıl hapis yatmış. Cezaevi Müdürü’nün yardımıyla Haliç Tersanesi’nde bir iş bulur. Günlüğü 6 lira olan bir otel odası ve (köyüne dönmeden önce biraz para biriktirmek için) dört elle sarıldığı işinden oluşan dünyasında, Hakkı Abi’nin dediğini yapıp ‘kendisini rahat bırakmayan bütün kötü geçmişini’ unutmaya başlar.
Aynı otelde kalan Tatlı Nermin’in Çamur Mehmet’i “Yeter be, senin için verem mi olacağım? Hadi bas bakalım buradan, çek voltanı” diye kovup Tahir’in odasına geldiği güne kadar her şey yolundaydı. Delikanlı ne kadar uzak durmaya çalışsa da, Okmeydanlı Çamur ve arkadaşları onu rahat bırakmaz.
Bir gece, kendisini korumak isterken eli, yine kana bulanır. [Zaten, üç arkadaşın başına ne geldiyse kadınlar nedeniyle(!) gelmiş.]
O hareketli gecenin Ortaköy İskelesi’ndeki sakin sabahında, ne yapacağını bilemez bir halde bankta otururken kendisi gibi çaresiz durumdaki Türkan’ı görür. Dalga sesleri, martılar ve genç kızın ‘kederli güzel yüzü’ Tahir’e kendi sorunlarını unutturuyor.
Paltolarına sarılmış insanları, atlı arabaları, tramvayları gören temiz bir çayevi ve Türkan’ın anlattıkları ; “Ayrı bir evimiz, güzel elbiselerim belki de ilerde bir çocuğum olacaktı. Artık çalışmayacak, sarhoş babamın kahrını, yatalak anamın bitmez acılarını sırtımda taşımayacaktım. Çok, çok inanmıştım ona (Cavit).. İki ay önce randevuya gelmedi. Aradığımda Afyon’a gittiğini söylediler. Adresini de bilmiyorlardı. Nihayet hakikati anladım. Terk edilmiştim. Dün gelen mektupta her şeyi açıklıyordu..Gönderdiği para da güya sürdüğü karayı siliyordu. Fabrikadan eve döndüğümde mektubu açmış olan babam kıyametleri kopardı. Beni evden kovdu..Sabaha kadar sokaklarda dolaştım.”
Delikanlı, biraz düşündükten sonra şu çözümü bulur “Beraber eve gideriz. Madem -baban- tanımıyor, onun (Cavit) yerine geçerim.. Mektubu yazdıktan sonra pişman olduğumu, sensiz yaşayamayacağım için evlenmeye karar verdiğimi söylerim.”
Hem almak istediği tarla hem de Türkan’ın açgözlü babasını memnun etmek için para gerekli. Hapishanedeyken “Başın sıkışınca beni ara, ararsın değil mi” diyen Hakkı Abi ile İstanbullu Avni de aynı ‘varlığı bir dert yokluğu yara’ olan şeyin peşindeler. Bir gece Karaköy, Selanik Han’daki Ören Mücevherat Deposu’nu soyarlar. Polisle çatışma.. Hakkı’nın ölümü, İstanbullunun yakalanması..
Yaralanan Tahir para ve mücevherlerle Türkanların evine sığındığında, hapisten çıkıp çalışmaya başladığı o beş parasız günlerde bile daha mutlu daha ümitli olduğunu düşünüyoruz. Filmin sonunda, kahramanımız Haydarpaşa Garında tutuklanıyor. Türkan, trende yalnız kalır. (Yazan: Murat Çelenligil)
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder