Urfa İstanbul (1968)

Kitap : ?
.
Yazar : Yaşar Kemal
.
Film : Urfa İstanbul – 1968
.
Yönetmen : Nuri O. Ergün
Senaryo : Osman F. Seden
.
Oyuncular : Ahmet Mekin – Ahmet, Hülya Aşan – Ayşe, Nubar Terziyan – Cebbar, Muhterem Nur - Karanfilli Neriman, Talat Gözbak – Tayfur, Ali Seyhan – İrfan, Kayhan Yıldızoğlu - Doktor Hayri, Hüseyin Peyda - Salih Ağa, Kazım Kartal – Nasri, Münir Özkul – Doktor, Hakkı Haktan – İbrahim, Cahit Irgat - 2. Hancı, Zeki Tüney – Hamit, Nermin Özses – Hemşire, Hüseyin Güler - Tayfur'un Adamı, Mehmet Büyükgüngör - Otel Görevlisi, Talia Saltı – Ebe, Mehmet Ali Akpınar - Tayfur'un Adamı, Hasan Nurdan, Fikret Güryalçın, Ali Demir – Polis, Sait Ergenç
.
Konu :
Salih Ağa’nın Urfa Yolu yakınlarındaki çiftliği ile İstanbul arasındaki soluk soluğa ve sevgi dolu bir kaçışın anlatıldığı iki filmden ilki. Ağa, bağdaş kurar gibi oturduğu poker masasında rahatsızlanır ve hastanede yaşamını kaybeder. Yeğenlerinin ‘mirasa konmak için’ dört gözle bekledikleri bu ölümle, gelini Ayşe ve bebeğinin yaşamları tehlikededir. Neyse ki, Dr. Hayri, ölümü bir kaç saat gizler ve ‘iyi yürekli kâhya’ Cebbar, bunu Ayşe’ye yeğenlerden daha önce duyurup kaçmalarını sağlar.
Ayşe.. İstanbullu. ‘Namuslu tonton bir emekli’ olan hastalıklı babası, Ağa’nın İstanbul’daki ufak tefek işleriyle ilgileniyormuş. Bir gün, Ağa’nın günlerini üniversiteye devam bahanesiyle içki ve kumarla geçiren’ oğlu Faruk, genç kızı görür. Ayşe’yi, sataşma ile elde edemeyince, Ağa aracılığıyla istetir. Genç kız, babasının aileyi boğazlarına kadar borca sokan masraflı hastalığı nedeniyle, istemese de Faruk’la evlenmek zorunda kalır. Daha ilk gece ‘gözleri kan çanağına dönmüş sarhoş’ kocası tarafından kamçılanır. Bir zaman sonra, köşkü ‘bir heyecan havası’ sarar ; ‘Hasta ruhlu’ kocası ‘birkaç’ kişiyi öldürmüş, suç da bir başkasının üzerine atılmış. Konunun iyice kapanması için, etrafa Faruk’un öldüğü söylentisi yayılır. Ayşe, Urfa yakınlarındaki (çocuğunu da doğuracağı) çiftliğe gönderilir. Saatler sonra Ağa’nın ölümünü öğrenen yeğenler, Ayşe ve
bebeğinin peşine düşerler. Ağanın ölümü ile tek varis Ayşe'nin tek bebeği kalmıştır. Ağanın akrabaları da mirası almak için bebeği öldürmek isterler.
Ahmet.. Lisenin son sınıfındayken babası ölünce ‘ailenin bütün yükü’ onun üstüne kalmış. “Okuttuğum ufacık bir kardeşim, evlendireceğim bir ablam, bir de hasta anacığım vardı. Dostların yardımı ile iş buldum kendime. Anadolu’ya
sefer yapan kamyonların birinde çalışmaya başladım.” O kadar başarılıdır ki, rakip firma’ Ahmet’i önce ‘para ile satın almaya kalkışır’, olmayınca kaba kuvveti dener. “O da sökmedi.. Kamyon kervanlarımız Urfa İstanbul arasında
gidip geliyordu.. Ağa’nın mallarını çekerdik hep İstanbul’a. Bitip tükenmek bilmeyen ambarlarını taşırdık hep. Hani, bütün Harran Ovası’nı taşırdık desek yeridir.” Salih Ağa, bir gün bu ‘gözü tok, yiğit’ delikanlıyı görmek ister. Övücü sözler söyleyip bir miktar para ile ödüllendirir. Av ve dinlenme için Urfa’ya çiftliğe dönecek olan oğlunun onlarla gitmesini ister. Yolda hep olay çıkaran Faruk, bir gece kumar oynarken birkaç kişiyi öldürür. Onu kurtarmak için suç, Ahmet’in üstüne atılır. “Sonunda idama mahkûm ettiler beni. Anam kahrından öldü.
Kardeşim okuldan oldu. Ablam evlenmişti. Eniştem, bir o yardım etti bana.”
Diyarbakır Hapishanesi’nden kaçar. Eniştesinin 34 DV 687 plakalı Dodge kamyoneti ile İstanbul’a giderken yolda bekleyen Ayşe ve çocuğunu yanına alır. Sonrasında, iyiliğini görecekleri Karanfilli Neriman’ı, Adana’daki tamirciyi, Taşhan’daki Doktor’u, onları ihbar eden 1. Hancı’yı ve iyi kötü nice insanı tanırız.
Kamyonet ile Birecik, Urfa, Adana ve Konya’ya gelirler. (Yazan : Murat Çelenligil)
.

idefix Satış Ortağı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder