Kitap : Cennetin Kayıp Toprakları
Yazar : Yavuz Ekinci
Yayınevi : Doğan
Kitap
Basım Tarihi : 2012
Sayfa Sayısı : 348
Boyutları : 14x20cm
.
.
Konu :
Yaşadıkları coğrafyanın acılarına hapsolmuşların, aile olmanın
ölümcüllüğünü taşıyanların ve cennetin gelmesini yüzyıllarca bekleyenlerin
hikâyesi...
"Yara! Ben derisi yüzülmüş bir yarayım. Seksen yıldır
yüreğimde açılan bu yara bugüne kadar ne iyileşti ne de kabuk bağlayabildi. Bu
yara öyle bir yara ki, kabuk bağlayıp iyileşeceğine, her geçen gün biraz daha
derinleşip büyüdü. Yara büyüdükçe ben küçüldüm, ben küçüldükçe de yaram büyüdü.
Öyle ki upuzun ömrümün sonunda ben bu yaradan ibaret kaldım. Yara! Kapkara bir
yara! Bugüne kadar hiç kimseye bu yaramdan bahsedip anlatmadım. O uğursuz
geceden beri yaram hep içe doğru derinleşip kanadı. Ama artık ne bu içe doğru
kanayan yarayı saklayacak dermanım kaldı ne de onunla mezara gidecek
takatim."
Yavuz Ekinci, ikinci romanında, tarihimizin ve coğrafyamızın
güneydoğusundan, yüz yıla yayılan hayatlar anlatıyor: Yerinden yurdundan
edilmiş, dilinden, dininden, kimliğinden, insanı insan eden her şeyden yoksun
bırakılmış Almast'ların ve onların aynı yazgıyı bu kez başka bir "bilinmeyen
dil"de okumak zorunda bırakılmış oğullarının ve torunlarının öyküsünü...
Cennetin kayıp topraklarını...(Tanıtım Bülteninden)
Kitap, Üzüm, Nar ve İncir isimleriyle üç bölüme ayrılmış. Üzüm,
Nar ve İncir. Bu üç meyve aynı zamanda
cennet meyvesidirler. Ve Kur’an da adları geçer. Onları seçmemin nedeni onlara
yüklenen anlam ve algıdır. Üzüm salkım halindedir. Mutluğu ve birlikteliği
simgeler. Birbirine benzerler. O yüzden birinci bölümü o salkımdaki bir üzüm
tanesi olan Rüstem’e anlattırdım. İkinci bölüm Nar. Nar Ermenilerde kutsal
sayılan bir meyvedir. Kırıldığında birbirine sarılı nar taneleri her tarafa
dağılır. Sürgünü en güzel yere çekilip etrafa dağılan nar taneleri anlatabilir.
1915 katliamında Ermeniler yere çakılan bir nar gibi her tarafa dağıldı. Bu
yüzden bu bölümü o katliamda sağ kurtulan Almast’a anlattırdım.
Üçüncü bölüm İncir. İncir saklamayı ve gizlemeyi temsil eder.
Çünkü Adem ve Havva cennetteki yasak meyveyi yediklerinde karşılarında tanrı
belirir. Adem ve Havva çıplaklıklarını incir yaprağıyla örterler. Bu yüzden bu
bölümü birinin ağzından anlatmak yerine resmettim. Mirza ve Rüstem annelerini
gömmek için yola çıkarken aslında her tarafın bir mezarlığa dönüştüğünün
farkında değiller. Oysa görmek istemediğimiz için üstünü sessizlikle örttüğümüz
o coğrafya birer mezarlığa dönüştü. (Röportaj – http://www.okuryazar.tv/)
.
Film : İz - Rêç (2011)
.
Yönetmen : Tayfur Aydın
Senaryo : Tayfur Aydın
.
Oyuncular : Necmettin Çobanoğlu – Mirza, Bilal Bulut – Hevi, Serdar Orçin – Bekir,
Tarçın Çelebi – Buse, Melahat Bayram, Ozan Diyar, Hevidar Bakır, Nuray Durmuş, Nurten
Demirbaş, Şengül Özdemir
.
Konu :
Şeristan 80 yaşındadır. İstanbul'daki gecekondulardan birinde;
oğlu Mirza, torunları Hevi, Leyla ve Meryem ile birlikte sıradan bir yaşam
sürdürmektedir. Bir sabah kötü bir düşten uyanan Şeristan'ın sıradan yaşamı,
sıra dışı bir yolculuğu doğuracak şekilde sona erer. Oğlu Mirza ve torunu Hevi
ile birlikte 20 yıl önce göçe zorlandıkları için terk ettikleri Batman'a doğru
yola çıkarlar.
Şeristan'ın yıllar boyunca bir sır olarak sürdürdüğü hayatına dair
bütün gerçekler bu yolculuk sürecinde ortaya çıkar. Mirza için en büyük yük
annesine verdiği sözü yerine getirmektir. Hevi ise bu yolculuğu başından beri
istemediği ve İstanbul'dan yanına kötü anılar alarak yola çıktığı için babası
Mirza ile sürekli çatışır.
Yolculuğun sonunda Mirza annesine verdiği sözü yerine getirebilecek
midir? Tüm toplumsal önyargılara, olumsuz doğa koşullarına ve oğluyla
arasındaki düşünce çatışmalarına rağmen omuzlarındaki yükü sonuna kadar
taşıyabilecek midir? Gelenekler, inançlar, tabular mı; yoksa her şeye rağmen
bir anne olan Şeristan mı; hangisinin isteği yerine getirilecektir?
.
Film IMDB link : http://www.imdb.com/title/tt2118659/
Film Link : http://www.sinemalar.com/film/153219/iz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder